Venezüellalı İşçiler Patronları Nasıl Defetti
Avusturalya - Venezüella Dayanışma Ağı tarafından kurulan Avusturalyalı bir sendika ekibi, Nisan - Mayıs aylarındaki Venezüella gezisi sırasında, Caracas'ın batısında Moron'daki Invepal kağıt fabrikasını ziyaret etti. Sahiplerinin (o zaman Venepal adlı özel bir şirkete ait olan) fabrikayı kapatma ve işçileri işten atma teşebbüsü üzerine, işçiler fabrikayı ele geçirmiş ve kendi kontrolleri altında üretimi devam ettirmişti.
Başkan Hugo Chavez hükümeti, Ocak 2005'te işçilerin fabrikanın kamulaştırılması yönündeki taleplerini onayladı. Invepal şu anda bir koorperatifte örgütlenen işçiler ve devlet tarafından ortaklaşa işletiliyor (ortak-yönetim denilen bir sistem).
Invepal kooperatifinin kurucu üyelerinden olan Alexis Pereira, Hugo Chavez'in başkan adayı olduğu 1998 seçimlerinde, "işletmenin sahibi olan holdingin, Chavez'in kazanması durumunda Venepal'i kapatacaklarını ilan ettiğini" açıkladı. Holding Venezüella'daki çeşitli sanayi alanlarında faaliyet yürütüyordu ve bütün işçilerini (ülke çapında 2000'den fazla).işten atmakla tehdit ediyordu
"Venepal işçileri olarak, fabrikanın kontrolünü nasıl elde edeceğimizi planlamak için bir araya geldik. O sıralar yozlaşmış bir sendika bulunuyordu ve bu yüzden bu sendikadan kurtulmak için de çabalamamız gerektiğini gördük."
Pereira, Venepal'in patronunun "İspanya'ya kaçtığını" anlattı. "1996'da bir banka krizi vardı ve hükümet bankaları kurtarmak için bir IMF paketi devreye soktu. Ve bankalar IMF'den para alır almaz, sahipleri ülkeyi terk etti; buna bankalarda yüklü miktarda finansal sermayesi bulunan Venepal'in patronu da dahil. Fabrikanın yöneticileri kendilerini fabrikanın yeni patronları ilan ettiler."
Venepal işçileri, Eylül 2000'deki seçimlerde sendikanın kontrolünü ele geçirdi.
"2001 yılında, patronlar iflas ettiklerini açıkladılar, ancak ilgili mahkeme, onlara yasal olarak iflas ettiklerini ilan edebilmeleri için bir yıl süre verdi. Holdinge ait olan birçok küçük işletmeyi satmaya başladılar. Bu sürecin sonucu olarak yüzlerce işçi işten atıldı. Mukavva üreten makineleri ABD'li bir şirkete sattılar ve bu sayede bu şirket mukavva üretiminde Venezüella'da bir tekel haline geldi."
"Temmuz 2003'te işçiler bunu durdurmak ve makinelerin fabrika dışına çıkışını engellemek için harekete geçmişti bile. Bir halk toplantısı düzenledik ve fabrikanın kontrolünü ele geçirdik." Fabrika 87 gündür kapalıydı.
"Çalışma Bakanlığının şirketle anlaşmaya varması üzerine fabrika tekrar açıldı. Bu anlaşma işçilerin bütün taleplerini karşılamıyordu, fakat hakem, başka bir çözüm yolu bulunana kadar işçilerin çalışmaya devam edecekleri bir anlaşma önerdi. Bulunacak çözüm yolunun patronların lehine olabileceği düşüncesiyle işçiler bu anlaşmayı imzalamayı reddetti. Tekrar iş başı yaptık ancak fabrika işgalini sürdürdük."
Pereira, Green Left Weekly'ye verdiği demeçte, işçilere herhangi bir ödeme yapılmadığından çok zorlu iki aylık bir dönem geçirdiklerini anlattı. "Çevredeki işçiler yiyecek ve benzeri şeyler göndererek bize yardım etmeye başladı. Ama ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek için genellikle çevre yolunda para topluyorduk." Pereira o dönemde sendikanın sekreteriydi.
"Şimdi işçiler üretimi kontrol ediyor, giren ve çıkan malları denetliyor. Fabrika üretimi durdurduğunda fabrikada bulunan 850 işçiden geriye sadece 345 işçi kaldı. Bütün kadınlar dahil olmak üzere, geriye kalanların hepsi -ki bunların geçindirdikleri aileleri vardı- istihdam fazlası oldukları için işten çıkarıldılar.
"İşverenler bize karşı psikolojik savaş açtılar. Bize verecek paralarının olmadığını söylediler ve sevkiyatı durdurdular. Böylece sendikamız yardım etmeleri için diğer sendikalarla iletişime geçmek zorunda kaldı. Hükümete dilekçeler ve mektuplar göndermeye başladık. Moron ve Caracas'ta yürüyüşler düzenledik."
"Gönderdiğimiz dilekçeler eyalet yönetimi tarafından reddedildi, biz de ulusal hükümete başvurduk. Ulusal İşçi Sendikası UNT, harekete geçmesi için hükümete ciddi bir baskı yaptı. [UNT- Chavez hükümetinin öncülük ettiği devrimci süreci destekleyen bir sendika federasyonu] 23 Ocak 2005'te Ulusal Meclis Venepal'i kamulaştırma kararı aldı. 6 gün sonra da Chavez kararı imzaladı.
"Fabrikayı ele geçirme umuduyla işçiler tarafından Ağustos 2003'te zaten bir kooperatif kurulmuştu. İşçilerin fabrikanın kontrolünü ele geçirmeleri için değişik yasal ve politik yollara başvurduk." Chavez kararı imzalayınca, hükümet aynı zamanda kooperatifi desteklemek için işçilere 7 milyon dolarlık kredi sağladı.
"Oluşturduğumuz meclis ve hükümetle yaptığımız anlaşmalar sonucu açığa çıkan bu sisteme ortak-yönetim deniliyor - işçiler ve hükümetin arasında işbirliği. Ne var ki, bu aşamada ortada bir sendika bulunmuyordu [çünkü var olan sendika işçilerin yaptığı oylama sonucu feshedildi.]
"Faaliyetin merkezinde 300 işçinin oluşturduğu bir işçi meclisi bulunuyor. Hükümet % 51, kooperatif % 49'luk hisseye sahip. Burada 2'si hükümetten, 3'ü işçilerden olmak üzere 5 kişiden oluşan bir yönetici kadro var."
"Değişik bölümlerde çalışan işçilerin, örneğin elektrikçiler ya da makinistlerin hepsinin, kendi bölümlerindeki işçilerde koordinatör olarak seçilen birer temsilcileri var. Bu koordinatörler haftada iki kez toplanır, ve sorunlar eğer bu toplantılarda çözülemezlerse, 300 işçiden oluşan meclise taşınır."
Pereira'nın GLW'ye aktardığı üzere, kooperatif cemaat içinde de bir rol oynuyor. "Burada su tankerlerimiz var, böylece su ihtiyacı olan cemaatlere su götürüyor, okullara kağıt bağışı yapıyoruz."
Invepal işçilerinin önünde örnek alabilecekleri bir ortak-yönetim modeli bulunmuyordu. "Gün geçtikçe oluşturduğumuz yapıyı daha ileri götürüyoruz. Ortak yönetim türü işletmeler için mevcut yasal düzenlemeler yetersiz. Parlamentoya yasalar sunuldu ama henüz geçmedi."
Kasım ayında, zaman darlığından dolayı seçim yapılmadan henüz oluşturulan kooperatifin ilk işçi yönetiminin yerine halk meclisi getirildi, çünkü işleri kapitalist modeldeki bir şirket gibi yürütüyorlardı. Önceki başkan ve mali işler müdürü kovuldu. Geri kalan eski yönetim ekibi atölye bölümüne geri gönderildi."
Pereira, "eski yönetimin üyeleri kişisel olarak yozlaşmış değillerdi, ancak kapitalistler gibi davranıyorlardı, işçiler ise sosyalistlerdi, Marksistlerdi" dedi. Pereira yeni yönetim grubuna dahil oldu.
"Çalışma Bakanı bu süreci denetlemeye geldi ve işler rayına oturana kadar geçici olarak kendisini Invepal'in başkanı ilan etti." Invepal işçileri şunu söyledi: "Başkanlık mevkii sadece sembolik olacak ve hiçbir yetkesi olmayacak, işi işçiler yürütecek."
Invepal'in sahip olduğu ek üretim yapan ortak fabrikalar var. Maracay'da kendi meclisleri var. Oradaki işçiler sözleşmeli ama kendi kooperatiflerini nasıl oluşturacaklarına dair onlara yol göstermeye başlıyoruz."
Pereira "Elde edilen tüm karın (gelirin) %51'i hükümete, %49'u kooperatife gidiyor" diye konuştu. Kooperatifin karının (gelirinin) %30'u sağlık hizmetleri, eğitim veya sosyal harcamalar veya acil durumlar için kullanılıyor. "Eğer bir sene beklenenin üzerinde kar olursa, hangi sermaye yatırımına ayrılacağına meclis karar veriyor, ancak yatırımı fabrikaya yapıyor. Herhangi bir ücret artışının mecliste tartışılması ve oylanması gerekiyor, ihtiyatlı olmaları gerektiğinden hesaba da yatırıyorlar çünkü gelecek sene o paraya sahip olamayabilirler."
"Çevredeki diğer fabrikaların sahipleri, işçilerin kontrolünü kendi çıkarlarına uygun görmüyorlar... Invepal işçileri diğer işçilerin şimdiden imdadına yetişti... Inveval'de [Inveval - hükümet tarafından kamulaştırılan ve Invepal'e benzer bir ortak-yönetim sistemiyle işletilen bir valf imalat şirketi] ve işçilerin ele geçirdiği bir domates sosu fabrikasında olduğu gibi."
Invepal işçileri aynı zamanda diğer kooperatiflerdeki işçilere öneriler sunuyor, Gotcha giyim fabrikasında olduğu gibi. Pereira, Invepal işçilerinin, Caracas'taki bir iç çamaşırı fabrikasına el koyan işçilere tavsiyelerde bulunduğunu sözlerine ekliyor, " böylece bizim yaptığımız hataların aynısını yapmazlar."
"Çevredeki fabrikalardaki işçilerle ve UNT ile çok iyi ilişkilerimiz var. Diğer işçilerle birlikte bir blok oluşturduk ve ortak kararlarla yürüyüşlere katıldık, diğer işçilerin toplu sözleşmelere yönelik taleplerini dile getirmelerine yardımcı olduk."
"Diğer işçiler bizim kardeşlerimiz ve ortak-yönetim modelinin gerçekten işe yaradığını onlara göstermek istiyoruz. Ne yaptığımızın bilincinde olduğumuzu ve sadece sıra dışı durumlarda doğru şeyi yapan, sıradan insanlar olduğumuzu diğer işçilere göstermek istiyoruz."
"Sendikal mücadele yıllarında, bazı anlaşmalara varmak zorundaydınız. Patronla anlaşmaya vardığınızda, her zaman ulaştığınız bir son nokta olmak zorundaydı. Ve kapitalizm güçlü olduğunda, sendikadaki dürüst insanlardan kurtulmaya çalışırlar. Sadece yozlaşmış sendikacılarla anlaşmaya varmak isterler. Kapitalizm böyle işler. İşçilerin hakim olduğu bu modelin diğerine göre çok daha yararlı olduğunu söylüyoruz. Herhangi bir patronla anlaşmaya varmak zorunda değilsin, kendi patronunu kendin seçiyorsun."
"İşçiler aynı zamanda şu bilinci geliştirdiler: Yaptıklarımızın büyük bir kısmı yerel cemaati etkiliyor. Komşularımız, tanıdığımız insanlar verdiğimiz kararlardan etkileniyor, çünkü, fabrika dışına vereceğimiz hiçbir iş özel bir şirkete verilmeyecek. Cemaatteki bir işçi kooperatifine verilecek."
Pereira'nın, sendika ekibindeki katılımcılar için son bir mesajı var: "Umuyoruz ki, Avustralya'ya geri döndüğünüzde, işçilerin kontrolü ve kooperatifi sorunuyla ilgileneceksiniz. Avustralya, diğer her ülke gibi, adaletsizlik yaşıyor. Eğer aynı durum Avustralya'da söz konusu olursa, işçilerin maruz kaldığı adaletsizliğe karşı bir çözümün var olduğunu biliyorsunuz."
28 Haziran 2006
http://lahy.wordpress.com/2006/07/07/venezuellali-isciler-patronlari-nasil-defetti/